Sentrikte kayma nedir ?

Bengu

New member
Sentrikte Kayma Nedir? Sosyal Eksenlerde Güç, Kimlik ve Eşitsizlik Üzerine Bir Analiz

Giriş: Gözden Kaçan Bir Denge Bozukluğu

Gündelik hayatta farkında olmadan kullandığımız kelimelerin, içinde yaşadığımız sosyal yapıları nasıl yansıttığını hiç düşündünüz mü? “Sentrikte kayma” ifadesi tam da bu görünmez kaymaların, yani merkezle çevre arasındaki dengenin bozulmasının kavramsal bir yansıması. Fizikte bir cismin ağırlık merkezinin dışa kayması olarak tanımlanan sentrik kayma, sosyal bilimlerde güç, temsil ve eşitsizlik ilişkilerinin merkezinin kayması anlamına gelir.

Bu kavramı ilk kez sosyolojik bağlamda duyduğumda, aklıma hemen toplumsal rollerin, özellikle cinsiyet, ırk ve sınıf gibi kategorilerde nasıl merkezden uzaklaştırıldığı geldi. Bu yazıda, “sentrikte kayma”yı sosyal yapılardaki güç ilişkileri üzerinden ele alarak, bireylerin kimliklerini nasıl konumlandırdığını ve hangi toplumsal mekanizmaların bu kaymaları sürdürdüğünü tartışacağım.

1. Kavramsal Çerçeve: Sentrikte Kayma Ne Anlama Gelir?

“Sentrik” sözcüğü merkezle, “kayma” ise o merkezin yer değiştirmesiyle ilgilidir. Sosyolojik anlamda sentrik kayma, toplumsal normların ve güç yapılarını belirleyen merkezlerin değişmesi veya bazı grupların sistemin dışına itilmesiyle ortaya çıkar. Bu kavram, feminist teori ve eleştirel ırk teorisi gibi alanlarda “merkezin kim olduğu” sorusuna yanıt ararken sıkça tartışılır (hooks, 1989; Crenshaw, 1991).

Örneğin, patriyarkal bir toplumda “erkeklik” toplumsal merkezin ölçütüdür. Kadınların veya queer bireylerin deneyimleri bu merkezden uzaklaştıkça, “sentrik kayma” toplumsal dengesizliği büyütür. Aynı şekilde, sınıfsal olarak üst tabakaya ait değerlerin norm olarak kabul edilmesi, alt sınıfların sistemde “marjinal” konuma itilmesine yol açar.

2. Toplumsal Cinsiyet Perspektifi: Merkez Kimde, Kayma Kimde?

Toplumsal cinsiyet bağlamında sentrik kayma, kadınların ve cinsiyet azınlıklarının temsil alanlarından dışlanmasıyla somutlaşır. Kadınların tarih boyunca hem üretim hem de bilgi alanında görünmezleştirilmeleri, merkezden dışa itilmelerinin en tipik örneğidir (Beauvoir, 1949; Butler, 1990).

Örneğin iş yaşamında “cam tavan” etkisi, kadınların belirli bir noktadan öteye geçememesinin yapısal bir sentrik kayma biçimidir. Burada merkezin ölçütü “erkek normu”dur; kadınlar o merkeze ne kadar yaklaşırsa o kadar “başarılı” sayılırlar. Oysa bu sistemin kendisi zaten kaymıştır: eşitliğin merkezi değil, erkekliğin merkezi korunmaktadır.

Empatik bakış açısıyla bakıldığında, kadınlar bu yapısal kaymalara duygusal dayanıklılık, işbirliği ve kolektif bilinçle karşı koyma eğilimindedir. Erkekler ise genellikle bu dengesizlikleri düzeltmeye yönelik çözüm arayışına girer, ancak bu arayışlar bazen mevcut merkezi yeniden üretme riskini taşır. Örneğin, “kadınları destekleme” söylemleri bile çoğu zaman erkek merkezli bir sistemin onayını gerektirir. Bu durum, çözüm arayışının bile sentrik bir dengesizlikten beslendiğini gösterir.

3. Irksal Merkez Kayması: Görünmezleştirilen Kimlikler

Irk bağlamında sentrik kayma, beyazlık normunun kültürel ve ekonomik merkez olarak kabul edilmesiyle açıklanabilir. Bu kavram, özellikle postkolonyal çalışmalarda sıkça ele alınır (Said, 1978; Fanon, 1952). Beyaz olmayan kimliklerin “öteki” olarak tanımlanması, merkez ile çevre arasındaki güç farkını pekiştirir.

Örneğin medya temsillerinde siyah veya göçmen karakterlerin genellikle “yardım edilen”, “tehdit” veya “arka plan unsuru” olarak konumlandırılması, toplumsal merkezin hâlâ beyaz kimlik etrafında şekillendiğini gösterir. Bu kayma, yalnızca estetik değil, aynı zamanda ekonomik fırsat eşitsizlikleriyle de desteklenir.

Irksal adaletsizliğin olduğu toplumlarda, sentrik kayma yalnızca kimliklerin temsilini değil, insanların hangi hikâyelerin “merkezde” anlatılacağını da belirler. Bu noktada empatik dinleme, çözümden önce gelmelidir: merkezde olmayanların sesini duymak, yeni bir denge kurmanın ilk adımıdır.

4. Sınıfsal Dinamikler: Ekonomik Merkezin Yer Değiştirmesi

Sınıf, sentrik kaymanın en görünür biçimlerinden biridir. Kapitalist sistemlerde ekonomik merkez, sermayeyi elinde tutan küçük bir azınlık tarafından belirlenir. Bu durum, hem ekonomik hem de kültürel olarak sınıflar arası mesafeyi artırır.

Örneğin Pierre Bourdieu’nün “kültürel sermaye” kavramı, ekonomik gücün yanında sosyal alışkanlıkların ve estetik tercihlerin de merkez inşasında rol oynadığını gösterir. Yani sadece parası olan değil, “nasıl davranacağını bilen” kişi merkeze daha yakındır.

Alt sınıflar, çoğu zaman bu merkeze erişim için kendi kültürel kimliklerini bastırmak zorunda kalır. Bu, kimlik erozyonuna ve aidiyet kaybına neden olur. Sosyal medyada dahi “lüks yaşam estetiği”nin idealize edilmesi, sınıfsal sentrik kaymanın dijital bir yansımasıdır.

5. Çeşitliliğin İçinde Yeni Merkezler Kurmak

Sentrik kayma yalnızca bir bozulma değil, aynı zamanda bir fırsat da olabilir. Toplumsal merkezlerin değişmesi, yeni kimliklerin, yeni dayanışma biçimlerinin ortaya çıkmasına olanak tanır. Feminist hareketlerin, queer toplulukların veya etnik azınlıkların kendi alternatif merkezlerini yaratmaları bu dönüşümün kanıtıdır.

Ancak bu yeni merkezlerin de dışlayıcı hale gelmemesi önemlidir. “Kendi merkezimizi kurduk” demek, bazen yeni çevreler üretmek anlamına gelebilir. Bu nedenle, çözümcül yaklaşımın odağı “merkezi yeniden inşa etmek” değil, “merkezsiz dayanışma ağları” kurmak olmalıdır.

6. Erkeklerin ve Kadınların Yaklaşımı: Dengeyi Aramak

Toplumsal gözlemler, erkeklerin genellikle çözüm ve düzen kurma odaklı, kadınların ise empatik ve ilişki kurma temelli davrandığını göstermektedir. Ancak bu farklılık bir üstünlük değil, tamamlayıcılıktır.

Bir erkek, sistemdeki kaymayı düzeltmeye çalışırken somut çözüm yolları arayabilir: eşit işe eşit ücret politikaları, kota uygulamaları, eğitim reformları. Kadınlar ise bu reformların duygusal ve insani boyutuna dikkat çeker: eşitliğin sadece yasa değil, yaşanmış deneyimle anlam bulması gerektiğini hatırlatır.

Bu iki yaklaşım bir araya geldiğinde, “sentrik kayma” sadece analiz edilen bir kavram olmaktan çıkar; toplumsal dönüşümün rehberine dönüşür.

7. Tartışma ve Sonuç: Kaymayı Dengeye Dönüştürmek Mümkün mü?

Sentrikte kayma, toplumun hangi kimlikleri merkeze aldığını ve hangilerini görünmez kıldığını sorgulamamızı sağlar. Cinsiyet, ırk ve sınıf temelli merkez kaymaları, eşitsizliklerin kalıcılaşmasının arkasındaki yapısal nedenleri anlamamıza yardımcı olur.

Ancak asıl soru şudur:

> Gerçek bir denge mümkün mü, yoksa toplum sürekli bir kayma hâlinde midir?

> Yeni merkezler kurdukça, eski çevreleri yeniden mi yaratıyoruz?

Bu sorular, yalnızca akademik değil, kişisel bir farkındalığın da kapısını aralar. Belki de çözüm, merkezin kimde olduğuna değil, kimlerin dışarıda bırakılmadığına odaklanmakta yatıyordur.

Toplumun her katmanında gözlemlenen bu kaymalar, bize şunu hatırlatır: Adalet, merkezde durmakla değil; her yerden eşit şekilde hissedilmekle mümkündür.