“Start Holding Kimin?” Sorusunu Sadece Kimlik Peşinde Koşarak Değil, Yapıyı Sorgulayarak Yanıtlayalım
Arkadaşlar merhaba; bu başlığı açmamın nedeni basit bir merak değil. “Start Holding kimin?” diye sorup, bir isimle yetinmek istemiyorum. Çünkü bence asıl mesele bir tabelanın arkasındaki gerçek kontrol, karar alma mekanizması ve kamuya karşı hesap verebilirlik. Eğer sadece “şu kişinin” derseniz, konuyu kapatmış gibi görünürsünüz; oysa bana göre işin kalbi, hissedarlığın katmanları, vekâleten sahiplik zinciri, ilişkili taraflar, finansman kaynakları ve kurumsal kültürün nereye akortlandığında. Bu mesaj bir çağrı: gelin kimlik peşinde koşarken sistemi gözden kaçırmayalım.
İsim mi Arıyoruz, Etki Alanı mı?
Bir holdingi “kimindir” diye tanımlarken, kağıt üzerindeki pay defteriyle fiilî kontrol birbirine karışır. Nominal sahiplik (SPK bültenleri, ticaret sicili kayıtları, KAP açıklamaları vs.) bize pay yüzdelerini gösterir; fakat fiilî kontrol bazen borç verenlerin sözleşmelerinde, bazen hissedarlar arası gizli protokollerde, bazen de yönetim kurulu gündemini kimlerin belirlediğinde saklıdır. Yani “kimin” sorusu, “kararı kim veriyor, stratejiyi kim çiziyor, riski kim üstleniyor” diye ayrıştırılmadıkça sığ kalır. Start Holding özelinde de aynı çerçeveyle bakmayı öneriyorum: Kimler yönetim kurulunu seçiyor? Denetim ve risk komiteleri kimden talimat alıyor? İlişkili taraf işlemleri hangi tarafların lehine akıyor?
Şeffaflık Testi: Üç Basit Ama Zor Soru
1. Yararlanıcı (beneficial owner) kim? Yani nihai menfaat sahibi, kârdan ve kontrol haklarından fiilen pay alan kişi/kişiler kimler?
2. Kurumsal raporlama sadece “zorunlu” olanı mı yapıyor, yoksa gönüllü olarak ayrıntı mı veriyor? (Örneğin segment raporlaması, nakit akımının şirketler arası dolaşımı, ilişkili taraf alacak-borç hareketleri, teminat-rehin-ipotek listeleri…)
3. Borçlanma ve teminat yapısı kimin çıkarına hizalanmış? Kredi sözleşmelerindeki covenant’lar yönetimi nasıl kilitliyor?
Bu üç soruya net ve belgelere yaslanan yanıtlar yoksa, “kimin?” sorusuna verilen her isim tartışmaya açık kalır.
Zayıf Yönler: Yüzeysel Markalama ve Dağınık Yapı
Forumlarda gördüğüm en yaygın kör nokta şu: Holding kendini güçlü bir marka söylemiyle sunuyor; biz de “marka = sağlam yönetim” gibi yanlış bir eşitlik kuruyoruz. Oysa güçlü görseller, parlak sunumlar, sosyal medya ışıltısı; içteki dağınık süreçleri, eksik iç kontrolleri, akraba şirketlere kayan nakit akışını, konsolide olmayan riskleri perdeleyebilir. Start Holding özelinde de (genel konuşuyorum) eğer iştirak haritası sık sık değişiyor, alt şirketler arasındaki borçlanmalar opaksa veya proje şirketleri “özel amaçlı araç” (SPV) kılıfında bilanço dışına itilmişse, bu benim için kırmızı bayraktır.
Tartışmalı Noktalar: Hızlı Büyüme, Yavaş Denetim
Türkiye’de pek çok holdingin yakaladığı agresif büyüme temposu, kurumsal denetim kapasitesini geride bırakabiliyor. Yeni bir dikey, yeni bir iştirak, yeni bir finansman hattı… Ama iç denetim ekipleri aynı hızda büyümüyor; risk komiteleri genelde formaliteye dönüşüyor. Eğer Start Holding de benzeri bir ivmeyle genişliyorsa, şu soruları sormak zorundayız:
— İç denetim raporları yönetim kuruluna bağımsız bir kanaldan mı gidiyor, yoksa CFO ofisinde yumuşatılıyor mu?
— Proje onay süreçleri “kim imzalarsa yürür” mantığına mı indirgendi?
— İlişkili taraf fiyatlamaları, piyasa emsallerine göre düzenli karşılaştırılıyor mu?
Erkekçe “Strateji” mi, Kadınca “İnsan” mı? Dengeyi Kurmak
Forumlarda sıklıkla iki farklı yaklaşım görüyorum. Bir kesim daha analitik, metrik odaklı, satranç tahtası gibi bakıyor: “Strateji nedir, borç/özsermaye oranı kaç, ROIC trendi nasıl?” Diğer kesim ise daha empatik, paydaş etkisini, çalışan deneyimini, topluluk ilişkilerini öne çıkarıyor: “Bu büyümenin bedeli kimlere ödetiliyor, kültür ne durumda, itibar riski ne?” Bence Start Holding’i anlamak için iki mercek de şart.
— Stratejik bakış: Sermaye tahsisi disiplinli mi? Karlı olmayan segmentlerde “çıkış” cesareti var mı? Kur riski hedge politikası yazılı mı, yoksa piyasa rüzgârına mı bırakılmış?
— İnsan odaklı bakış: Çalışan devir oranı ve memnuniyeti ne anlatıyor? Tedarikçiye ödeme vadeleri makul mü? Sosyal yatırım denilen kalem PR harcaması mı, yoksa ölçülebilir değer mi yaratıyor?
Kısacası “erkekçe strateji” ile “kadınca empati” gibi şablonlara sıkışmadan, akıl ve vicdanı birlikte çalıştıran bir değerlendirme yapalım. Bu ikisini dengelemeden, “kimin” sorusunu da eksik cevaplarız; çünkü mülkiyet yalnızca pay senedinde değil, etkide de tecelli eder.
Holdingin “Sahipliği”: Yasal, İktisadi ve Kültürel Üçleme
Yasal sahiplik: Kayıtlarda kim görünüyor? Hangi oranla? Hangi vekâlet ilişkileri var?
İktisadi sahiplik: Kârın ve nakit akışının fiilen kimlere aktığı? Temettü politikası kimin lehine tasarlanmış?
Kültürel sahiplik: Şirket içinde “söz” kimde? Orta kademe yöneticiler risk gördüklerinde konuşabiliyor mu, yoksa “sahipler öyle istiyor” duvarına mı çarpıyorlar?
Start Holding örneğinde bu üçleme birbiriyle tutarlıysa, “kimin” sorusunun cevabı berraklaşır. Tutarsızsa, tabeladaki isimler bizi yanıltabilir.
Şeffaflık İçin Somut Beklentiler: Bugün Yayınlanabilir 7 Adım
1. Nihai yararlanıcıların isimleri ve pay oranları, zincirin tüm basamaklarıyla açıklansın.
2. İlişkili taraf işlemleri, fiyatlama metodolojisiyle birlikte üçer aylık tablo halinde konsolide paylaşılsın.
3. Borç kompozisyonu (vade, para birimi, faiz tipi) ve covenant listesi özetlensin.
4. Teminat-rehin-ipotek (TRİ) envanteri şeffafça yayınlansın.
5. İç denetim ve risk raporlarının icra özetleri kamuya açık versiyonla duyurulsun.
6. ESG verileri gösterge değil, denetlenmiş metrik olarak paylaşılsın (örn. tedarikçi ödeme vadesi medyanı, çalışan devir oranı, iş sağlığı güvenliği göstergeleri).
7. Sermaye tahsisi kararlarının “neden şimdi, neden bu iş, neden biz?” akıl yürütmesiyle izahı yapılsın.
Provokatif Sorular: Ateşi Büyütelim
— “Start Holding kimin?” diye sorduğumuzda, gerçekten bir insan ismi mi arıyoruz, yoksa bir sözleşmeler manzumesinin iplerini mi?
— Bugün açıklanan hissedarlık yapısı, yarın bir SPV değişimiyle baştan yazılabiliyorsa, sahiplikten mi yoksa “tasarruf hakkından” mı bahsetmeliyiz?
— Teknoloji ve gayrimenkul gibi farklı risk profillerini aynı çatıya yığmak, sermaye tahsisini mi güçlendirir, yoksa riskleri görünmez mi kılar?
— İlişkili taraflara piyasa üstü fiyatlarla iş veriliyorsa, bu “sahipliğin” örtük vergisi değil midir?
— İçeride itiraz kültürü var mı? Yoksa eleştiri “sadakatsizlik” diye etiketleniyor mu?
Forumdaşlara Çağrı: İsimden Çok Kanıt, Söylentiden Çok Kayıt
Benim önerim net: İsim toplamayı bırakmayalım ama onunla yetinmeyelim. Paylaşacağınız her bilgi için kaynak, belge, tarih isteyelim. KAP, ticaret sicili, faaliyet raporu, denetim notları, kredi sözleşmesi özetleri… “Start Holding kimin?”i konuşurken, bu belgeler bize “ne ölçüde şeffaf, ne ölçüde hesap verebilir, ne ölçüde tutarlı” sorularının cevabını da verir. Böylece tartışmayı kişiselleştirmeden, mevzuatı ve kurumsal pratiği merkeze alırız.
Son Söz: Sahiplik, İrade ve Sorumluluk Üçgeni
Bir holdingin gerçek sahibi, yalnızca kârı alan değil; iradeyi kuran ve sorumluluğu taşıyandır. Start Holding’in “kimin” olduğu tartışmasını, bu üçgenle ölçelim: İrade kimde toplanıyor? Sorumluluk kimde kalıyor? Kâr ve risk kimler arasında paylaşılıyor? Eğer bu üç soru aynı kişilere/kurumlara işaret etmiyorsa, o zaman “kimin” sorusu hâlâ açık demektir. Gelin bu başlıkta, kızmadan, ama cesaretle; varsayımdan çok belgenin, sloganlardan çok muhasebenin konuşulduğu bir tartışma yürütelim. Çünkü cevap bir isimde değil, yapının bütününde saklı.
Arkadaşlar merhaba; bu başlığı açmamın nedeni basit bir merak değil. “Start Holding kimin?” diye sorup, bir isimle yetinmek istemiyorum. Çünkü bence asıl mesele bir tabelanın arkasındaki gerçek kontrol, karar alma mekanizması ve kamuya karşı hesap verebilirlik. Eğer sadece “şu kişinin” derseniz, konuyu kapatmış gibi görünürsünüz; oysa bana göre işin kalbi, hissedarlığın katmanları, vekâleten sahiplik zinciri, ilişkili taraflar, finansman kaynakları ve kurumsal kültürün nereye akortlandığında. Bu mesaj bir çağrı: gelin kimlik peşinde koşarken sistemi gözden kaçırmayalım.
İsim mi Arıyoruz, Etki Alanı mı?
Bir holdingi “kimindir” diye tanımlarken, kağıt üzerindeki pay defteriyle fiilî kontrol birbirine karışır. Nominal sahiplik (SPK bültenleri, ticaret sicili kayıtları, KAP açıklamaları vs.) bize pay yüzdelerini gösterir; fakat fiilî kontrol bazen borç verenlerin sözleşmelerinde, bazen hissedarlar arası gizli protokollerde, bazen de yönetim kurulu gündemini kimlerin belirlediğinde saklıdır. Yani “kimin” sorusu, “kararı kim veriyor, stratejiyi kim çiziyor, riski kim üstleniyor” diye ayrıştırılmadıkça sığ kalır. Start Holding özelinde de aynı çerçeveyle bakmayı öneriyorum: Kimler yönetim kurulunu seçiyor? Denetim ve risk komiteleri kimden talimat alıyor? İlişkili taraf işlemleri hangi tarafların lehine akıyor?
Şeffaflık Testi: Üç Basit Ama Zor Soru
1. Yararlanıcı (beneficial owner) kim? Yani nihai menfaat sahibi, kârdan ve kontrol haklarından fiilen pay alan kişi/kişiler kimler?
2. Kurumsal raporlama sadece “zorunlu” olanı mı yapıyor, yoksa gönüllü olarak ayrıntı mı veriyor? (Örneğin segment raporlaması, nakit akımının şirketler arası dolaşımı, ilişkili taraf alacak-borç hareketleri, teminat-rehin-ipotek listeleri…)
3. Borçlanma ve teminat yapısı kimin çıkarına hizalanmış? Kredi sözleşmelerindeki covenant’lar yönetimi nasıl kilitliyor?
Bu üç soruya net ve belgelere yaslanan yanıtlar yoksa, “kimin?” sorusuna verilen her isim tartışmaya açık kalır.
Zayıf Yönler: Yüzeysel Markalama ve Dağınık Yapı
Forumlarda gördüğüm en yaygın kör nokta şu: Holding kendini güçlü bir marka söylemiyle sunuyor; biz de “marka = sağlam yönetim” gibi yanlış bir eşitlik kuruyoruz. Oysa güçlü görseller, parlak sunumlar, sosyal medya ışıltısı; içteki dağınık süreçleri, eksik iç kontrolleri, akraba şirketlere kayan nakit akışını, konsolide olmayan riskleri perdeleyebilir. Start Holding özelinde de (genel konuşuyorum) eğer iştirak haritası sık sık değişiyor, alt şirketler arasındaki borçlanmalar opaksa veya proje şirketleri “özel amaçlı araç” (SPV) kılıfında bilanço dışına itilmişse, bu benim için kırmızı bayraktır.
Tartışmalı Noktalar: Hızlı Büyüme, Yavaş Denetim
Türkiye’de pek çok holdingin yakaladığı agresif büyüme temposu, kurumsal denetim kapasitesini geride bırakabiliyor. Yeni bir dikey, yeni bir iştirak, yeni bir finansman hattı… Ama iç denetim ekipleri aynı hızda büyümüyor; risk komiteleri genelde formaliteye dönüşüyor. Eğer Start Holding de benzeri bir ivmeyle genişliyorsa, şu soruları sormak zorundayız:
— İç denetim raporları yönetim kuruluna bağımsız bir kanaldan mı gidiyor, yoksa CFO ofisinde yumuşatılıyor mu?
— Proje onay süreçleri “kim imzalarsa yürür” mantığına mı indirgendi?
— İlişkili taraf fiyatlamaları, piyasa emsallerine göre düzenli karşılaştırılıyor mu?
Erkekçe “Strateji” mi, Kadınca “İnsan” mı? Dengeyi Kurmak
Forumlarda sıklıkla iki farklı yaklaşım görüyorum. Bir kesim daha analitik, metrik odaklı, satranç tahtası gibi bakıyor: “Strateji nedir, borç/özsermaye oranı kaç, ROIC trendi nasıl?” Diğer kesim ise daha empatik, paydaş etkisini, çalışan deneyimini, topluluk ilişkilerini öne çıkarıyor: “Bu büyümenin bedeli kimlere ödetiliyor, kültür ne durumda, itibar riski ne?” Bence Start Holding’i anlamak için iki mercek de şart.
— Stratejik bakış: Sermaye tahsisi disiplinli mi? Karlı olmayan segmentlerde “çıkış” cesareti var mı? Kur riski hedge politikası yazılı mı, yoksa piyasa rüzgârına mı bırakılmış?
— İnsan odaklı bakış: Çalışan devir oranı ve memnuniyeti ne anlatıyor? Tedarikçiye ödeme vadeleri makul mü? Sosyal yatırım denilen kalem PR harcaması mı, yoksa ölçülebilir değer mi yaratıyor?
Kısacası “erkekçe strateji” ile “kadınca empati” gibi şablonlara sıkışmadan, akıl ve vicdanı birlikte çalıştıran bir değerlendirme yapalım. Bu ikisini dengelemeden, “kimin” sorusunu da eksik cevaplarız; çünkü mülkiyet yalnızca pay senedinde değil, etkide de tecelli eder.
Holdingin “Sahipliği”: Yasal, İktisadi ve Kültürel Üçleme
Yasal sahiplik: Kayıtlarda kim görünüyor? Hangi oranla? Hangi vekâlet ilişkileri var?
İktisadi sahiplik: Kârın ve nakit akışının fiilen kimlere aktığı? Temettü politikası kimin lehine tasarlanmış?
Kültürel sahiplik: Şirket içinde “söz” kimde? Orta kademe yöneticiler risk gördüklerinde konuşabiliyor mu, yoksa “sahipler öyle istiyor” duvarına mı çarpıyorlar?
Start Holding örneğinde bu üçleme birbiriyle tutarlıysa, “kimin” sorusunun cevabı berraklaşır. Tutarsızsa, tabeladaki isimler bizi yanıltabilir.
Şeffaflık İçin Somut Beklentiler: Bugün Yayınlanabilir 7 Adım
1. Nihai yararlanıcıların isimleri ve pay oranları, zincirin tüm basamaklarıyla açıklansın.
2. İlişkili taraf işlemleri, fiyatlama metodolojisiyle birlikte üçer aylık tablo halinde konsolide paylaşılsın.
3. Borç kompozisyonu (vade, para birimi, faiz tipi) ve covenant listesi özetlensin.
4. Teminat-rehin-ipotek (TRİ) envanteri şeffafça yayınlansın.
5. İç denetim ve risk raporlarının icra özetleri kamuya açık versiyonla duyurulsun.
6. ESG verileri gösterge değil, denetlenmiş metrik olarak paylaşılsın (örn. tedarikçi ödeme vadesi medyanı, çalışan devir oranı, iş sağlığı güvenliği göstergeleri).
7. Sermaye tahsisi kararlarının “neden şimdi, neden bu iş, neden biz?” akıl yürütmesiyle izahı yapılsın.
Provokatif Sorular: Ateşi Büyütelim
— “Start Holding kimin?” diye sorduğumuzda, gerçekten bir insan ismi mi arıyoruz, yoksa bir sözleşmeler manzumesinin iplerini mi?
— Bugün açıklanan hissedarlık yapısı, yarın bir SPV değişimiyle baştan yazılabiliyorsa, sahiplikten mi yoksa “tasarruf hakkından” mı bahsetmeliyiz?
— Teknoloji ve gayrimenkul gibi farklı risk profillerini aynı çatıya yığmak, sermaye tahsisini mi güçlendirir, yoksa riskleri görünmez mi kılar?
— İlişkili taraflara piyasa üstü fiyatlarla iş veriliyorsa, bu “sahipliğin” örtük vergisi değil midir?
— İçeride itiraz kültürü var mı? Yoksa eleştiri “sadakatsizlik” diye etiketleniyor mu?
Forumdaşlara Çağrı: İsimden Çok Kanıt, Söylentiden Çok Kayıt
Benim önerim net: İsim toplamayı bırakmayalım ama onunla yetinmeyelim. Paylaşacağınız her bilgi için kaynak, belge, tarih isteyelim. KAP, ticaret sicili, faaliyet raporu, denetim notları, kredi sözleşmesi özetleri… “Start Holding kimin?”i konuşurken, bu belgeler bize “ne ölçüde şeffaf, ne ölçüde hesap verebilir, ne ölçüde tutarlı” sorularının cevabını da verir. Böylece tartışmayı kişiselleştirmeden, mevzuatı ve kurumsal pratiği merkeze alırız.
Son Söz: Sahiplik, İrade ve Sorumluluk Üçgeni
Bir holdingin gerçek sahibi, yalnızca kârı alan değil; iradeyi kuran ve sorumluluğu taşıyandır. Start Holding’in “kimin” olduğu tartışmasını, bu üçgenle ölçelim: İrade kimde toplanıyor? Sorumluluk kimde kalıyor? Kâr ve risk kimler arasında paylaşılıyor? Eğer bu üç soru aynı kişilere/kurumlara işaret etmiyorsa, o zaman “kimin” sorusu hâlâ açık demektir. Gelin bu başlıkta, kızmadan, ama cesaretle; varsayımdan çok belgenin, sloganlardan çok muhasebenin konuşulduğu bir tartışma yürütelim. Çünkü cevap bir isimde değil, yapının bütününde saklı.