Yönetimin özellikleri nelerdir ?

Bengu

New member
Yönetimin Sosyal Yapılarla İlişkisi: Cinsiyet, Irk ve Sınıf Üzerinden Bir Analiz

Yönetim, sadece organizasyonel süreçlerin bir parçası değil, aynı zamanda sosyal dinamiklerin de şekillendiricisi olan bir yapıdır. Her gün karşılaştığımız yönetimsel kararlar, yalnızca iş dünyasında değil, toplumsal yapılar içerisinde de derin etkiler bırakır. Bu etkiler, genellikle toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf gibi faktörlerle iç içe geçmiş şekilde kendini gösterir. Peki, yönetim nasıl bir yansıma oluşturuyor bu sosyal yapılar üzerinde?

Yönetimin Toplumsal Cinsiyetle İlişkisi

Yönetim, tarihsel olarak erkek egemen bir alan olarak şekillenmiştir. Bu durum, kadınların liderlik pozisyonlarına erişimini sınırlamış ve toplumsal cinsiyetin normlarına dayalı yönetim biçimlerini beslemiştir. Kadınlar, iş gücüne katılmalarına rağmen genellikle daha düşük maaşlar almakta ve daha az yönetici pozisyonunda yer almaktadır. 2020 yılı itibariyle, dünya çapında kadınların yalnızca %29'u üst düzey yönetim pozisyonlarına sahipti. (World Economic Forum, 2020)

Kadınların sosyal yapılar tarafından nasıl sınırlanabileceğini anlamak, cinsiyet eşitsizliğini daha derinlemesine kavrayabilmemize yardımcı olur. Aile içindeki roller, kültürel normlar ve kadınlara yönelik toplumsal baskılar, iş hayatındaki yerlerini şekillendirir. Kadınların iş gücüne katılmaları gerektiği düşünülse de, genellikle ‘ev içi sorumluluklar’ ve ‘bakım işleri’ gibi toplumsal roller onlardan beklentilere dönüşür. Bu sebeple, kadınların çalışma hayatındaki yerini yeniden ele almak, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyal yapılarla da ilişkili bir meseledir.

Irk ve Sınıf Perspektifinden Yönetim

Yönetim, ırk ve sınıf temelli eşitsizlikleri de içeren çok daha karmaşık bir yapıdır. Irk, toplumsal yapılar ve tarihsel süreçler tarafından şekillendirilmiş bir sosyal kimliktir ve bu kimlik, bireylerin yaşam fırsatlarını, eğitim düzeylerini, sağlıklarını ve ekonomik durumlarını etkiler.

Örneğin, ABD'de ırksal eşitsizliklerin iş gücüne yansıması, siyah işçilerinin daha düşük ücretler aldığı, daha az yönetim pozisyonuna sahip olduğu ve daha fazla ayrımcılığa uğradığı bir ortam yaratmıştır. (Institute for Policy Studies, 2017) Bu ırksal eşitsizlikler, sosyal yapılar tarafından pekiştirilir ve bu durum, ekonomik fırsatları büyük ölçüde sınırlayan bir etkiye sahiptir.

Sınıf, bireylerin ekonomik durumunu, yaşam kalitesini ve toplumsal pozisyonlarını belirleyen önemli bir faktördür. Sınıfsal farklar, yönetimin yapısal eşitsizliklerini etkileyebilir ve bu eşitsizlikler, hem yönetici hem de çalışan arasındaki ilişkiyi derinlemesine şekillendirir. Düşük gelirli sınıfların çoğu, çalışma hayatında daha az hakka sahipken, üst sınıfların yöneticilik ve karar alma süreçlerine daha fazla dahil olmaktadır. Sınıfsal farkların oluşturduğu bu derin uçurum, toplumun geneline yansıyan bir eşitsizlik ve adaletsizlik yaratmaktadır.

Kadınlar ve Sosyal Yapıların Etkisi

Kadınlar için sosyal yapılar, bazen hayatta kalma mücadelesinin ötesine geçemeyen sınırlamalar sunar. Çalışma yaşamına katıldıkları her an, toplumsal normlarla çelişen bir mücadele içerir. İş yerlerinde erkek meslektaşlarıyla aynı işi yapan, ancak daha düşük ücretler alan kadınlar, aynı zamanda “duygusal emek” gibi toplumsal beklentilere de tabidirler.

Kadınların duygusal zekâsı, liderlikte ve yönetimsel görevlerde öne çıkarılmak istense de, bu özelliklerin genellikle “kadınsı” olduğu varsayımıyla, pratikte değersizleştiği görülür. Kadınların yönetici pozisyonlarına gelmelerini engelleyen bir diğer faktör ise, “cam tavan” olarak adlandırılan görünmeyen bariyerlerdir. Bu engellerin aşılması için eşitlikçi bir yaklaşım benimsemek gerekir.

Kadınların bu eşitsizliklerle başa çıkmak için daha empatik, işbirlikçi ve çözüm odaklı yaklaşımlar geliştirdiği gözlemlenebilir. Ancak bu, kadınların başarmak zorunda olduğu bir şeydir; çünkü toplumsal normlar, onların liderlik becerilerini çoğu zaman küçümsemekte ve engellemektedir.

Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımları ve Toplumsal Normlar

Erkekler genellikle toplumsal yapıların onlardan beklediği bir liderlik biçimiyle ilişkilendirilir: güçlü, kararlı ve bağımsız. Toplumsal cinsiyet normları, erkeklerin yönetim pozisyonlarında daha fazla yer almasını, ancak bu pozisyonları da daha rekabetçi ve bireysel bir şekilde elde etmelerini teşvik eder. Erkekler, genellikle bu normları içselleştirerek çözüm odaklı yaklaşımlar geliştirme eğilimindedirler. Ancak bu yaklaşım, toplumsal eşitsizliklerin çözüme kavuşturulmasında yetersiz kalabilir, çünkü sistemin içinde yer alan eşitsizlikleri göz ardı edebilir.

Yine de erkeklerin çözüm arayışları, toplumsal değişim için önemli bir başlangıç olabilir. Ancak, sadece erkeklerin değil, tüm cinsiyetlerin bu yapıları dönüştürmeye yönelik güçlü bir irade geliştirmesi gerekmektedir. Yönetimde, toplumsal eşitsizliklere karşı duruş sergileyen ve çözüm üretmeye çalışan erkeklerin sayısının artması, bu sürecin olumlu yönde ilerlemesine yardımcı olabilir.

Sonuç: Eşitlikçi Bir Yönetim için Sosyal Yapıların Dönüşümü

Yönetim, sosyal yapılarla iç içe geçmiş karmaşık bir alandır. Toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf gibi faktörler, bireylerin yönetim pozisyonlarındaki yerini ve toplumdaki genel eşitsizlikleri belirler. Kadınların toplumsal yapılarla ilgili deneyimleri, empatik yaklaşımlarını etkilerken, erkekler daha çözüm odaklı tutumlar sergileyebilir. Ancak her iki cinsiyetin de toplumsal normlar karşısında bir arada çalışarak, eşitlikçi bir yönetim anlayışını inşa etmeleri gerekmektedir.

Forumda tartışmak için şu soruları aklınıza getirebilirsiniz:

1. Yönetimde toplumsal cinsiyet eşitsizliği, iş yerlerinde nasıl somut sonuçlar doğuruyor?

2. Irk ve sınıf farklarının yönetim pozisyonlarındaki etkilerini nasıl daha adil bir şekilde dengeleyebiliriz?

3. Erkeklerin toplumsal normları değiştirme çabaları, kadınların karşılaştığı engelleri ortadan kaldırabilir mi?

Bu sorular, yönetim ve sosyal yapıların kesişimindeki eşitsizlikleri derinlemesine tartışmak için bir başlangıç olabilir.