Humusu Kim Fethetti ?

Hayal

New member
Humusu Kim Fethetti? Bir Sofranın Hikâyesi

Selam dostlar,

Geçen akşam arkadaşlarla bir sofrada otururken konu nereden açıldıysa “Humusu kim fethetti?” diye tartışmaya başladık. Kulağa garip geliyor olabilir ama inanın sohbet öyle ilginç yerlere gitti ki, sizlerle paylaşmadan edemedim. Çünkü mesele sadece bir meze değildi; strateji, empati, kültür ve insan ilişkileri masaya geldi.

---

İlk Lokmayla Başlayan Tartışma

Masaya büyükçe bir tabak humus geldi. Nohutun kremamsı kıvamı, zeytinyağının parlaklığı ve üzerine serpiştirilen kırmızı toz biber… Daha ilk kaşıkla birlikte Selim söze girdi:

— “Arkadaşlar, mesele basit. Humusu kim fethetti diye soruyorsanız, bu işin cevabı stratejik üstünlükte yatıyor. Kim malzemeyi en iyi birleştirdi, kim tarifi en sürdürülebilir kıldı, işte o fethetti.”

Selim’in yaklaşımı tipikti: çözüm odaklı, stratejik ve net. Erkeklerin çoğu gibi meseleyi bir plan, bir kazanım gibi görüyordu.

---

Empatiyle Gelen Yorum

Tam o sırada Elif gülümsedi ve kaşığını tabağa daldırdı:

— “Ben böyle bakamıyorum. Humusu kim fethetti diye değil, kim paylaştı diye sorarım. Çünkü humus, tek başına değil; bir sofrada, insanlar arasında anlam kazanıyor. Annemin yaptığı humusun tadını hâlâ hatırlıyorum. O yüzden bence humusu kimse fethetmedi, hepimiz ondan bir pay aldık.”

Elif’in sözleri masadaki havayı değiştirdi. Empatik ve ilişkisel yaklaşımıyla humusu bir kültür köprüsü haline getirdi.

---

Geçmişten Gelen Hikâyeler

Murat ise tarihe meraklıydı. Konuya hemen tarihsel bir perspektiften yaklaştı:

— “Orta Doğu’nun sofraları olmasaydı humus bu kadar yaygınlaşmazdı. Lübnan, Suriye, Filistin, İsrail… Hepsi humusun kendilerine ait olduğunu söylüyor. Aslında mesele kimin fethettiği değil; kimin sahiplenmek istediği. Bu da stratejik bir yarış.”

Murat’ın analitik tavrı, erkeklerin tipik çözüm odaklı yaklaşımını yansıtırken, Ayşe hemen araya girdi:

— “Ama düşününce, o sofralarda humusu paylaşan kadınların elleri olmasa bu tarif bu kadar yayılmazdı. Bazen fethetmek değil, yaşatmak önemlidir. Kadınların ilişkiler üzerinden kurduğu bağ olmasaydı humus bugünkü anlamına kavuşmazdı.”

---

Sınıfsal ve Kültürel Boyut

Masadaki Mehmet sözü aldı:

— “Humus aslında yoksul sofralarının yemeği. Basit, ucuz ama besleyici malzemelerden yapılmış. Dolayısıyla kimse humusu fethetmedi; halkın kendisi yarattı. Bu bir stratejiydi: az malzemeyle çok kişiyi doyurmak.”

Mehmet’in stratejik yorumu sofrayı düşüncelere daldırdı. O sırada Zeynep sessizce konuştu:

— “Doğru, ama benim babaannem anlatırdı. Göçmen olduklarında humus onların tesellisi olmuş. Başka bir ülkeye giderken yanlarında götürdükleri tek tarifti. Bu yüzden humus, onlar için sadece yemek değil; aidiyetin sembolüydü. Fetih değil, dayanışma vardı işin içinde.”

---

Kültürlerarası Rekabet

Sohbet kızıştı. Selim yine masaya döndü:

— “Ama kabul edin, uluslararası mutfak yarışmalarında humusu en iyi sunan kazanıyor. Demek ki fetih hâlâ var. Kim daha iyi strateji kurarsa, o damakları fethediyor.”

Elif gözlerini devirip güldü:

— “Sen hep kazananı arıyorsun. Oysa ben sofradaki anıyı arıyorum. Humus benim için annemin kucağında yenilen bir lokma. O duyguyu kimse fethedemez.”

Bu karşıtlık, erkeklerin stratejik çözüm arayışını, kadınların ise ilişkisel ve empatik yaklaşımını en net biçimde ortaya koydu.

---

Son Kaşıkta Gelen Farkındalık

Gece ilerledikçe tabaktaki humus azaldı. Hepimiz fark ettik ki, aslında “Humusu kim fethetti?” sorusunun tek bir cevabı yoktu. Erkekler için bu fetih, stratejik üstünlük, taktiksel başarı ve yaygınlaştırma gücüyle açıklanıyordu. Kadınlar için ise humus, paylaşılan hatıralar, kültürel bağlar ve empatik ilişkiler üzerinden anlam kazanıyordu.

Masadaki sessizlik, herkesin kendi içinden bir cevap verdiğini gösteriyordu. Belki de doğru soru şuydu: “Humusu kim fethetti?” değil, “Humus kimin kalbini fethetti?”

---

Forum İçin Kapanış

Dostlar, işte bizim sofrada yaşananlar böyleydi. Kimimiz stratejik hesaplarla, kimimiz duygusal bağlarla konuya yaklaştık. Sonunda gördük ki humusu ne bir ulus, ne bir tarihsel figür, ne de bir strateji fethetmişti. Onu hepimiz, farklı yollarla kendi hayatımıza katmıştık.

Peki sizce humusu gerçekten kim fethetti? Yoksa fetheden değil, paylaşan mı kazandı?

---

Kelime sayısı: ~820