Maniheizm Hangi Kağan ?

Nahizer

Global Mod
Global Mod
Maniheizm ve Türkler: Hangi Kağan Maniheizm'i Benimsemiştir?

Maniheizm, MÖ 3. yüzyılda Pers İmparatorluğu’nda doğmuş, dinî ve felsefi bir sistemdir. Maniheizm, güneşin ışığının ve karanlık gücün sürekli bir mücadelesi üzerinde durur ve insanın bu evrensel mücadeledeki rolünü vurgular. Ancak bu dinin zamanla Orta Asya’daki Türkler arasında da kabul görmesi, farklı bir dini ve kültürel etkileşimi ortaya çıkarmıştır. Türk Kağanları arasında Maniheizm'in benimsenmesi, özellikle Göktürkler ve Uygurlar döneminde önemli bir yere sahiptir. Bu yazıda, Maniheizm'in Türkler arasındaki etkisini ve hangi Kağan'ın bu dini benimsemiş olduğunu inceleyeceğiz.

Maniheizm’in Temel İlkeleri ve Ortaya Çıkışı

Maniheizm, Persli din bilgini Mani tarafından kurulan bir inanç sistemidir. Mani, kendisini Tanrı’nın son peygamberi olarak kabul etmiş ve öğretilerini hem Hristiyanlık hem de Budizm ile birleştirerek ortaya koymuştur. Maniheizmin temel öğretisi, dünyadaki her şeyin iyi ve kötü, ışık ve karanlık arasında sürekli bir çatışma içinde olduğudur. İnsanlar, bu çatışmada kendi seçimleriyle iyi veya kötüye hizmet edebilirler. Maniheizm, dünyadaki kötülüklerin kaynağının karanlık güçler olduğuna inanır ve insanları, ışığı savunmaya ve karanlıkla mücadele etmeye çağırır.

Maniheizm’in yayıldığı coğrafya oldukça geniştir. Başlangıçta Orta Asya’dan yayılan bu inanç, daha sonra İran, Çin, Orta Doğu ve Avrupa’ya kadar ulaşmıştır. Çin, Hindistan ve Orta Asya'daki etkisi büyüktür, ve Türkler de bu dini etkileyen halklar arasında yer almaktadır.

Maniheizm’in Türkler Arasında Yayılması ve Göktürkler

Maniheizm, Türkler arasında özellikle Göktürkler döneminde etkili olmuştur. Göktürkler, Orta Asya'nın geniş steplerinde güçlü bir imparatorluk kurmuşlardı. Göktürkler'in, dönemin diğer büyük medeniyetleriyle temas halinde olmaları, bu yeni dini inançları benimsemelerinde önemli bir rol oynamıştır.

Göktürkler’in Maniheizm’i kabul etmeleri, büyük ölçüde Orta Asya’daki kültürel etkileşimlerin bir sonucuydu. Göktürkler, Çin ile hem kültürel hem de ticari ilişkiler kurmuşlardı. Bu ilişkiler, aynı zamanda dini etkileşimlere de yol açtı. Orta Asya'daki bazı yerleşim yerlerinde Maniheizm’in izleri bulunmakla birlikte, Göktürklerin kağanları arasında Maniheizm’i benimseyenlerin olduğu bilinmektedir. Ancak, Göktürklerin tamamının bu dini kabul ettiği söylenemez; bu, belirli hükümdar ve topluluklar arasında sınırlı kalmıştır.

Maniheizm’i Benimseyen Kağan: Uygur Kağanı Baga Tarkan

Maniheizm'in Türkler arasında en çok benimsendiği dönemlerden biri, Uygur Kağanlığı dönemidir. Uygurlar, Göktürkler'in ardından Orta Asya’da hüküm süren ve oldukça gelişmiş bir kültüre sahip olan bir halktır. Uygurlar, Göktürkler’in aksine daha açık fikirli bir yaklaşım sergileyerek farklı dini inançlara daha fazla hoşgörü gösterdiler. Uygurlar, Maniheizm’i kabul eden ilk büyük Türk devletlerinden biri olarak tarihe geçmiştir.

Uygur Kağanı Baga Tarkan, Maniheizm’i kabul eden ilk büyük kağan olarak bilinir. Uygurlar, özellikle 8. yüzyılda Maniheizm’i devlet dini olarak benimsemişlerdir. Baga Tarkan'ın Maniheizm'i benimsemesi, Uygur toplumunun dinsel yapısını değiştirmiş ve yeni bir dini bakış açısının yayılmasına olanak sağlamıştır. Bu süreçte, Maniheizm’in inançları ve ritüelleri, Uygurlar’ın günlük yaşamlarına nüfuz etmiş ve bu inanç, toplumda önemli bir yer edinmiştir.

Baga Tarkan’ın yönetiminde Uygur Kağanlığı, Maniheizm’i sadece resmi dini olarak değil, aynı zamanda kültürel bir öğreti olarak da benimsemiştir. Bu süreç, Uygurlar’ın dini ve kültürel gelişiminde önemli bir dönüm noktası yaratmıştır. Maniheizm, Uygurlar’ın sanatı, edebiyatı ve felsefesine de yansıyarak, bu halkın kültürel mirasında derin izler bırakmıştır.

Maniheizm ve Uygurlar: Sanat ve Kültürel Yansıma

Maniheizm’in Uygurlar arasında benimsenmesi, sadece dini bir dönüşümle kalmamış, aynı zamanda sanatta ve edebiyatta da etkiler yaratmıştır. Uygur sanatında, Maniheizm’in etkileri, özellikle resim ve minyatürlerde görülebilir. Maniheist öğretilerin simgeleri, sanat eserlerine ve tapınaklara işlenmiştir. Maniheist ikonografisi, gökyüzündeki ışık ile karanlık arasındaki mücadeleyi temsil eden figürlerle doludur. Ayrıca, Maniheizm’in etkisiyle yazılmış edebi eserler de Uygur döneminde ortaya çıkmıştır.

Maniheist düşünce, ayrıca Uygurlar’ın toplumsal yapısına da etki etmiştir. Maniheizm’in getirdiği dualist bakış açısı, halk arasında ahlaki değerlerin yeniden şekillenmesine yol açmıştır. Bu dinin temel öğretilerinin benimsenmesi, Uygur Kağanlığı’nda daha hoşgörülü ve farklı inançlara daha açık bir toplum yapısının oluşmasına katkı sağlamıştır.

Sonuç ve Değerlendirme

Maniheizm, Türkler arasında özellikle Göktürkler ve Uygurlar döneminde önemli bir yer tutmuştur. Göktürkler arasında Maniheizm’in etkisi sınırlı kalsa da, Uygurlar arasında bu din daha derin bir şekilde kabul edilmiştir. Uygur Kağanı Baga Tarkan’ın Maniheizm’i devlet dini olarak kabul etmesi, Orta Asya’daki Türk halklarının dini ve kültürel dönüşümünde önemli bir aşamayı temsil eder. Maniheizm, Türkler arasında bir kültürel köprü işlevi görmüş, Orta Asya’nın dini çeşitliliğine katkıda bulunmuştur.

Uygur Kağanı Baga Tarkan’ın yönetimindeki bu dini değişim, aynı zamanda Türkler’in farklı inanç sistemlerine karşı hoşgörülü ve açık fikirli bir yaklaşım geliştirmelerine olanak tanımıştır. Bu bağlamda, Maniheizm, Türk tarihi ve kültürünün bir parçası olarak önemli bir yer tutmaktadır.